INSTAGRAM

I am so so so happy with her ❤️ 😇 #myangel #bucketlist #onestepdone  #cesme #marinaAdam gibi adamlar 😎 #kardesler #australian #brothersHer daim beraber olmayi kafaya koyduk bi kere 😎😎 #myangel #istanbul #galatakulesi #bucketlist #conquerConquer #istanbul - #kizkulesi with #myangel #bucketlistTakim gibi takim be #muhendislik #next#eskisehir #tbtYildonumunu de kutladik.. ☺ #365gun #mutluyuz (Bucket listden bir madde de gitti kaldi #99 )Emegin karsiligini aldik 😎 #onurbelgesi #muhendislik 👨🏼‍💻Two gorgeous bro 👊🏼 That day was incredible day for me @leejunhui20 @asezginba ✌🏼️

Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra,
kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.

-Mustafa Kemal Atatürk

SPOTİFY LİSTE '17

YAZAR KAFE

Bumerang - Yazarkafe

Anadolu Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Hakkında

Anadolu Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Hakkında

LYS’nin de açıklanması ile üniversite tercih zamanı başlamış oluyor. Anadolu Üniversitesini tercih edeceklere üniversiteyi ve bölümü tanıtmak istiyorum. Hem iyi yanlarını hem de kötü yanlarını anlatmak istiyorum. Tercih edecek çok kişi vardır mutlaka.


Üniversite Hakkında

Üniversite güzel bir üniversite. Herkes Anadolu Üniversitesini açık öğretimden dolayı hatırlıyorlar ama aslında tam olarak da öyle değil. Açık öğretimin yanında da örgün öğrencilere bizlere yani bizlere iyi bir ortam sağlanıyor. Eğitim kalitesi açısından da iyi bir geçmişi vardır. Bazı bölümleri epey popülerdir ör: Hukuk ve Pilotaj. Size vereceği çok şey var aslında. Her anınızı dolu dolu değerlendirmeniz için neredeyse her gün bir etkinlik bulabilirsiniz. Şehir hayatını anlatmaya gerek yoktur. Herkes biliyor neredeyse. Eskişehir tam bir öğrenci şehri. Bir öğrencinin öğrenci olduğunu hissedeceği nadir şehirlerden birisidir.


Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Hakkında

Üniversite için söylediklerimi bölüm için söyleyemeyeceğim maalesef çünkü şuanda hiç de iyi bir imajı bulunmuyor. Bölümde doğru düzgün hoca kalmadı. Toplasanız 4 veya 5 adet hoca var ama iyi diyebileceğim 1-2 hoca kaldı. Diğer hocalar güvenlik soruşturmasından dolayı üniversiteden ihraç edildiler ve yerine yenileri alınmadı. Hoca olmadığı için de doğru düzgün ders açılmıyor, başka bölümlerden hocalar bizim bölümde ders vermeye başladı. Saçma sapan bir sistemin içindeyiz şuanda.

Dersler her sene değişiyor. Bazı dersler kaldırılıyor, onların yerine içerik değişerek yeni dersler konuluyor veya başka dersle birleştiriliyor. Yama yapa yapa devam ediliyor yani. Doğru düzgün bir şey öğretilmiyor maalesef. Bölüm komple JAVA üzerinden gidiyor başka bir dil öğretimi yok. Ne C, ne C++ , ne C# ne de web dilleri. Bunların hiçbiri ile alakalı bir ders yok şuanda. Her ders JAVA üzerine. Bunu bilerek gelin derim. Bir derste hoca “dönemin yarısında biz yanlış konuyu işliyormuşuz, bundan sonra devam edemeyeceğiz, doğaçlama gideceğiz” deyip o haftadan sonraki haftalarda ders işlemedi. Şaka gibi bir şeydi. Böylelikle dersin de ağzına sıçılmış oldu.

Araştırma görevlilileri hakkında yazmak bile istemiyorum. Kötüsününde kötüsü desem abartmış olmam. Bir dersin asistanına sorumlu olduğu dersle alakalı bir şey sormaya gittiğimde aldığım cevap Ben daha o konulara çalışmadım. Aslında sorduğum şey önceki haftalarda işlenen konulara ait bir şeydi. Gerisini siz düşünün.


Bölümden bir arkadaşımın ekşi'ye yazdığı bir yazı. Her şeyi anlatmış:


en tepesinden, öğrenciler de dahil olmak üzere dibine kadar kendini gösteren vasatlık öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, bu bölüm hala nasıl kapatılmıyor idrak etmek mümkün değil.

ülkedeki üniversitelerin yetersizliğinden hepimiz haberdarız. en iyi diye nitelendirilen üniversitelerin dışında kalanlardan kaliteli bir eğitim beklemek elbette pek akıl karı bir durum değil. fakat bu bölümde bırakın kaliteli bir eğitimi, eğitimin herhangi bir emaresini dahi bulabilmek gerçek bir mucize.

Girdiğim ilk derslerden birinde, sınıftaki yabancı uyruklu öğrenciler, dersin ingilizce anlatılmasını istemişti. bunun üzerine dersin hocası şu cevapla karşılık vermişti:

+ benim ingilizcem iyi değil. ders materyalleri zaten ingilizce, oradan takip edersiniz.

bu diyaloğun %100 ingilizce olarak geçen bir bölümde yaşandığını hatırlatmak isterim. keza bu durumu normal karşılayabilirsiniz, zaten en sıradan olaylardan birisi bu. çünkü içeride dersi anlatan bir hoca var ve kendi kapasitesinin farkında. takdir edilesi bir durum bile diyebiliriz, bölüm düzeyinde baktığımızda. bir de derste fiziksel olarak bulunup, zaman kaybından başka bir işe yaramayan fakat kendilerini ilah olarak gören bazı hocalar var. keza bu bahsi geçen şahıslar bölümün en tepesini oluşturmaktalar. uzun bir süre bir yere gidecekleri yok.

bölüm içinde yaşanan onlarca aptallığı burada sayabilirim fakat buna dahi değmeyecek bir bölüm. prosedürü bilmiyorum fakat herhangi bir denetlemeye maruz kaldığı anda kapatılmaması için bir sebep bulamıyorum.

bu bölüme gelip hiçbir şey öğrenmeden yüksek bir not ortalamasıyla da mezun olma şansınız var. size böyle bir güzellik yapıyor bölüm. çünkü size verilen koca bir hiç olduğu için, sizden bekledikleri de çok farklı değil. bu noktada yata yata geçebileceğiniz, eğer ki iradeniz kuvvetliyse arta kalan zamanlarda kendinizi çok güzel geliştirebileceğiniz bir yer.

gelecek artık kendini eğitmekte yatıyor, özellikle bilgisayar çevresinde gelişen iş alanları için bu bir kaçınılmaz. sağlam bir iradeniz varsa ve kendinizi geliştirebileceksiniz, burayı tercih edilebilirsiniz. fakat puanınızın bu bölüme anca yettiğini düşünürsek, sizde o irade _muhtemelen_ yok. gidin size bir şeyler verebilecek bir bölümde okuyun. o iradeye sahip olduğunuzu düşünüyorsanız, iki üstteki paragrafı da bir daha gözden geçirmenizde fayda var. günün birinde ortada üniversitesiz kalmayı göze alıyorsanız, bir sıkıntı yok.

entry girmeyi uzun zaman önce bırakmıştım. fakat insanların bilgilenmesi gerekiyor. bu bölümde okuyanların da genel profili vasat altı olduğu için, size bu bölümü tavsiye edenleri görmeniz oldukça muhtemel. çünkü derslerden kolay geçiliyor. ama bilmeniz gereken nokta, artık üniversitedesiniz, derslerin not bazında hiçbir anlamı yok. önemli olan onlardan öğrendikleriniz. çünkü bu okul bittiğinde, sizin notlarınıza değil neler yaptığınıza bakacaklar. elbette ki yaptığınız not ortalamasıyla akademisyenliğe yelken açabilirsiniz ve o vasatların arasına katılabilirsiniz. tercih sizin en nihayetinde. dediğim gibi, kendinize saygınız varsa yapacağınız şey belli.

Bölümün tek iyi yanı %100 ingilizce olması. Gerçi o da öyle ahım şahım birşey yok. Diplomada ingilizce yazıyor o kadar. Anlatabileceğim başka hiçbir iyi yanı yok. Bölüm size bir şey katmıyor. Kendiniz evde veya arkadaş ortamında bir şeyler yaparak yeni şeyler öğrenirsiniz. Derslerde pek bir şey öğretilmiyor. Hatta şevkinizi kırabiliyor, yukarıda anlatılan olaylardan dolayı.

Eskişehire, Üniversiteye mutlaka gelin ve hayatınızı yaşayın ama Bilgisayar Mühendisliği bölümünü kesinlikle tercih etmeyin.

Ne ! Final Haftası mı ?

Ne ! Final Haftası mı ?

Hazır final haftasını da bitirmişken nasıl bir şeyin içinden çıktığımı anlatmak için ufak bir yazı yazayım dedim. Valla hangi öğrenciye sorarsanız sorun final haftası başlı başına bir bela olduğunu söyler. Daha da açıklayıcı olmak gerekirse, "Öğrenciyi stres muskası haline sokan, finallerinin iyi geçtiğini düşünen bir öğrencinin bile, “acaba hoca bi puştluk yapar mi?” sorularının, finalde sorulacak olan sorulardan daha bir ön plana çıkmasını sağlayan, öğrenciyi bunalımlardan, buhranlara, şizofreniye sevk eden, ülser başlangıcının ana sebeplerinden biri olduğunu düşündüğüm(alkol kullanmayan ve mülayim bi hayatı olan üniversite gençliği için), lanet olası 2 haftalık boyutlar arası kopukluk dönemidir." (Ekşisözlükte ki şu entry)  Tam olarakta hissettiğim duygular bunlar işte.


Evdeyken bildiğiniz survivor hayatı yaşıyorum. Ödül oyunu oynayıp sonucunda da A101 sponsorluğunda ya tost(kaşarlı) ya da makarna yiyorum. Makarna dediysemde normal makarna değil, 1 TL’lik adını bilmediğim noodle’lardan gömüyordum. Efsane güzeller ya. Favori yemeğim oldular. Özellikle Köri soslu noodle. Efsane ötesi. Mutlaka deneyin. 


Neyse yemek konusunu bir kenara bırakırsak, hayattan kopuyorum resmen. Kimseyle konuşmuyorum, ne ailemle ne de kız arkadaşımla. Bir nevi standby modunda oluyorum. Aradıkları zaman “Aradığınız kişiye şuanda ulaşamıyorsunuz çünkü o final haftasında olan bir öğrenci, elleşmeyin. Lütfen 1 hafta sonra tekrar deneyiniz.. The person you have called can not be reached at the moment because the person is in the final week, -don’t touch- , please try again one week later” diye mesaj dinlettirdim ya.  Gerisini siz düşünün artık nasıl bir kafada olduğumu. Böyle bir zaman içindeyseniz zaten en tükettiğiniz içecek kahve oluyor. Neden diye soracak olursanız, burada önemli olan daha fazla ayakta kalıp, daha az uyumak ve dinç kalmak. Ana felsefemiz bu. Olabildiğince fazla zaman yaratıp ders çalışmak, ders çalışmak, ders çalışmak oluyor.



Çok büyütüyorsun alt tarafı bi final sınav haftası 3-5 tane sınava giriyorsunuz çıkıyorsunuz diyenleriniz olacak ama demeyin benim gibi olanların ekşisözlük yazılarını paylaşayım da ne demek istediğimi anlarsınız:


muhtemelen amacı öğrenciyi psikopat etmek isteyen kimi üniversitelerde*, proje teslim tarihlerini de içine alan, projelerle beraber kafayı da çizdiren, sınavların girdiği rezil hafta(lar)..
son ana atılan ödevlerle birleşince iyiden iyiye event horizona dönüşen, bir sene boyunca öğrenmemekte ısrar edilen herşeyi sike sike öğrenmek zorunda kalınan dönem.
darbe üstüne darbe yenilen haftadır. çekilmez bir insan olursun bu hafta. uykusuz, aksi, nalet ki ne nalet. nalet olsun.
beni zombiye ceviren, her derse ayri ayri calisip bikmaktan vucudumda sivilce cikartan, bi yariyil tatili gelsin ben size gostercem dedigim; igrenc, hayattan sogutan zaman dilimi
bir dönem boyunca öğrenci olduğunu unutan kişiler için şeker bayramı gibidir, düzenli arkadaş ziyaretlerine gidilir, nadir de olsa ziyarete gelen arkadaşlara baklava ve şeker sunulur.
benim için büyük, insanlık için sıradan bir haftanın habercisi..

Entry'lerin devamını okumak isteyenler için link:

eksisozluk.com/final-haftasi--76286


Unutmadan da, Leyla ile Mecnun’daki mecnunun duasını da eklemeden olmaz tabi, günün anlam ve önemini çok iyi açıklıyor.

Bir Öğrencinin Hayatı #1

Bir Öğrencinin Hayatı #1
Hayat okurken güzel valla. Bu güzelliğin okurken farkına varamasak ta en azından böyle olduğunu teorik olarak biliyoruz. Ama birde üniversite hayatı diye bir gerçek var. Yurtta kalan arkadaşların pek haberdar olmadığı, evde kalan üniversiteli için hayat çok farklıdır. Bütün her şeyi işte bu evde yaşayanlar yapıyor ve anlıyabiliyor.

Malumunuz şu aralar genelde bütün üniversitelerin vize dönemi. Belki ±1 hafta oynar ama duyduğum kadarıyla hemen hemen aynıymış. Yani şuanda öğrencilik olaylarını en yoğun yaşadığımız dönemdeyiz Zaten 2 vize 1 final yapılıyorsa bir dönem için 3-3,5 hafta mutlaka bu dönem yaşanır. Sanki hayattan bi habermiş gibi takılma huylarımız vardır. Ne sinema, ne karı kız olayları ne de batak atma zamanlarının hiçbir şekilde yaşanmadığı bir dönemdir. Bildiğiniz kızların regl dönemi gibi bir şey.

Bu zamanda öğrencilerin mutlaka yaptığı birkaç olay vardır. Bunları bir öğrenci yapmıyorsa o kişi öğrenci değildir. Bu kadar da emin konuşuyorum. İçinizden “neymiş onlar” dediğinizi duyuyorum. Hemen yazayım madde madde. Zaten okumaya başladığınız zaman hemen kendinizle karşılaştırmalar başlayacaktır.

1) Evden çıkmama: her anı değerlendirip bir ders çalışma derdine düştüğümüz için ne yemek yemek için ne gezmek için ne de arkadaşlarla takılmak için dışarıya çıkmayız. Ne gerek var abi :D Ekmek almak için bile çıkıp çıkmamak konusunda 10 kez düşünenler var ya. Ertesi gün sınav saati öğleden sonraysa öğleye kadar uyunur ve uyuşuk bir şekilde sınava gidilir. Bittikten sonra yine eve gidilir yine ders çalışılır. Bir öğrencinin tüm yaşam alanı tek bir oda ile sınırlıdır yani :D

2) Kahve: En sevdiğim bölümdür. Gidip A101’den sade nescafe paketi aldık ve dibine kadar içiyoruz. Gece, gündüz. Bu içme oranı sınavlar zamanında daha fazladır normal okul hayatında biraz daha normal oluyor. Sırf uyku sorununu ortadan kaldırması için yapılan ve %90’ınımızda işe yarayan bir yöntemdir.

Bir kahve yapmak için gerekli malzemeler: A101 veya BİM kahvesi (nasıl seviyorsanız), bir adet kendinize ait bir kupa bardak (bir adet diyorum çünkü diğer bardakları da kullanırsak bulaşık oranımız artacaktır. Bu öğrencinin hiç istemediği bir şeydir. Sudan geçirip tekrar kaynar suyumuzu koyup içebiliriz), suyu ısıtmamız için bir adet ketıl (eğer yoksa tencere tava çaydanlık ne varsa olur), yine bir adet çay kaşığı (eğer yoksa kaşık çatal bıçak ne varsa kullanılabilir.). Bundan sonra sizin marifetinize kalmıştır.

3) Makarna, yumurta, hazır çorba üçlemesi: Öğrencinin 2 öğünü vardır bazen 3 olabiliyor: sabah, akşam, gece 12 den sonra. Sabah mutlaka yumurta yenir. Yoksa somun ekmeğinin arasına salça sürüp suyla birlikte yiyebilirsiniz. Gayet lezzetlidir ve doyurucudur. Tamamen amaç kahvaltı yapmak.

Akşam yemeğinde ise sabit, ya hazır çorba yapılır ya da makarna. Bu ikisinin stoğu hiçbir zaman bitmez. Eğer bitmişse gitsin kendini sarhoşlara dövdürsün. Ağzını burnunu kırsınlar sonra aklı başına gelir. Yani sonuç olarak o makarna evde her daim olacak. Milli yiyecektir. Gece 12 den sonra da yenmek istenirse akşam makarnayı biraz fazla yaparsın gecede yersin veya sabahki olayı tekrarlarsın. Bu kadar basit.

4) Her daim kazakla, battaniye ile gezmek: Kış ayları için konuşuyorum. Evde doğal gaz olmasına rağmen asla açılmaz. Belki kıyamet kopmaya yakın min seviyesinde belli bir süre yakılır sonra tekrar kapatılır. Bunun amacı ise doğal gazdan tasarruf edip alkole abanmaktır. Düşünsenize 100 TL fatura geliyor, iki kişi olduğunuzu düşünürsek 50 TL. 50/5 dersek 10 tane Tuborg şişe eder. Bence mantıklı bir olay.

5) Bulaşıklar: Son darbeyi en sona koydum. Oluşan bulaşıkları kimin yıkayacağı bilinmediği için bulaşıklarda ki kalan yemekler küf tutasıya kadar o tezgahta kalır. Kimse yıkamak için yanaşmaz. Çünkü o eylem tamamen bir işkencedir, bir zulümdür, bir dramdır. Yıkayana belediye gelip ödül bile vermeli bence. Kimsenin o yükün! altına girmeyi istemez. Kamu spotu sebebidir. O yüzdendir ki kendinize ait bir tabak, bir çatal, bir kaşık, bir bardak ayırmalısınız. Bunları sadece sudan geçirerek ömür boyu kullanabilirsiniz.

Bu zamanları iyi yaşamak gerekiyor. İnsan hayatında en önemli zaman dilimlerinden birisidir ve askerlik anıları gibi anlatılır. Bende bunların daha kalıcı olması için bir kategori açıp, bir seri oluşturmayı düşünüyorum. Umarım devam ettirebilirim seriyi :)

Ev sahiplerinin gözünde öğrenci olmak

Ev sahiplerinin gözünde öğrenci olmak
Herkese selam. Bu yazımda gayet eğitici ve öğretici şeyler anlatmaya çalışacağım. Bir önceki konumda ufakta olsa başıma gelen nalet olası birkaç olaydan bahsetmiştim. İşte onların arasında olan bir olay: herkesin bir gün mutlaka yapacağı işlerden birisi: Ev kiralama. Bu yazım bütün açgözlü, insanlıktan nasibini almamış, gözünü para bürümüş, acaba bu gençleri /öğrencileri nasıl dolandırırım diyen bütün ev sahiplerine gelsin.

Bir öğrencinin kutsal işlerinden birisi eve çıkmaktır. Bilmeyenimiz yoktur herhalde. Bende bu işe Temmuz ayında kalkıştım ve o ramazan ayında, oruçlu halimizle, dinlenmeden 4-5 saat dolaşıp bir daire bulduk. Dairenin hakkını vermeliyim. Konum açısından yeri çok güzel. Tam şehrin göbeği diyebileceğimiz bir yerde. İçi falan da diğer dairelere nazaran çok güzel. En önemlisi ara katta olması ve her iki odanın da güneş alması. Yiğidi öldür ama hakkını ver demişler. Bizimkisi de öyle bir olay.

Neyse evi emlakçıdan bulduk, dolayısı ile bir miktar komisyon verdik. Allah'tan depozito istemedi ev sahibi ama onun yerine ekstradan bir senet imzaladık. Buraya kadar her şey güzel. Asıl olay bundan sonra başlıyor. Kira sözleşmesini imzalarken evde tek başıma kalacağımı söylemiştim fakat şuan için birinin geleceği kesin değil daha sonradan belli olacak demiştik. O da eğer gelen olursa bana haber ver en azından evimde kaç kişi kaldığını bileyim demişti. Makul bir istekti bence. Ters düşünülecek bir şey değildi valla ya da ben kötü düşünmemiştim o anlık. Tamam dedik, anlaştık, imzaladık.

Bayramdan önce bir arkadaşımın kalması kesinleştiği için bende haber vereyim dedim. Aradık. Söyledim durumu. Böyle böyle bir arkadaşımda kalacak yanımda haberiniz olsun dedim. Vay efendim ben sana tek kalacak diye vermiştim, şimdi sen iki kişi kalacağım diyorsun. O zaman kiraya 100 TL zam yaparım. Üstüne üstlük Ekim ayını zamlı hali ile verin dedi direk. Ebe insafsız karı hiç mi insanlık yok sende. Eve bir kişi geldi diye 100 TL’lik zam niye. Ben zaten evi tutmuşum, kira belli, zamanı belli; ister babamı getiririm, ister annemi, istersem sülalemi toplarım getiririm, sanane ve istedikleri kadar da kalırlar. Zam ne alaka. Birde sözleşmeyi değiştirin, yenisini yapın demiş ev sahibi emlakçıya. Sözleşmeyi iptal etmek o kadar kolay mı? Neyse şimdi çıkarız desek bir daha ev bulmaya kalkış, taşın diğer işleri hallet derken epey zaman alacağı için buna bi salak yapalım dedik.

Bir gün sonra tekrar aradım ev sahibini. Ev arkadaşım bu fiyatı kabul etmedi. Zaten zar zor veriyordu daha bunun yanına elektriği, doğalgazı, interneti, suyu eklenince fiyat baya artacak, eee arkadaşımda bunu kabul etmediğini söyledi, zaten uygun bir apart buldu. Hafta sonu toparlanıp oraya geçecek dedim. Tamam dedi. Son durum sözde tek başıma kalıyorum ama fiziksel olarak iki kişiyiz. Eğer gelirse de üniversiteden arkadaşım felan gibi bir şeyler diyeceğiz. Neymiş, aynı dilden konuşmak gerekiyormuş.

Not olarak şunu da ekleyim. Belki bilenleriniz vardır ama bilmeyenler için yararlı olabilir. Şuanda yasalara göre, ev sahibi kiracıyı evden atmak isterse öyle anında atamıyor. Kiracının en fazla 2 ay içerisinde ev bulmasını ve taşınmasını beklemek zorunda. Bu süre kiracının yasal hakkı. Fakat bu iki ay sonunda da kapının önüne koymaya hakkı oluyor.

Gözünüz açık olsun valla yoksa yolunacak tavuk olursunuz.