Merhaba arkadaşlar, iphone kullanıcılarının birkaç senedir başlarına bela olmuş bir sorun herhalde, soğuk bir ortamda sarj varken kendini kapatması. Bu konuya bir açıklık getirmek için böyle bir yazı yazma gereği duydum.
Çoğu kullanıcı bundan çok fazla şikayetçi. Pil değişimi kadar gidenler bile varmış. Benimde başıma geldi bu kapanma olayı. Yakın bi zamanda Uludağa çıkmıştım. Havanın sıcaklığı -10 ile -15 derece gibi bir şeydi ve sarjım 0'e yakındı. Böyle olmasına rağmen bi ara telefona bakayım diye çıkarttığımda telefonumun kapandığını gördüm. Açmaya çalışırken de hiç ışık bile gelmiyordu. Açmak için biraz zaman geçmesi gerekti. İnternette ufak bir araştırma ile İPHONE'ların bazı modellerinde böyle bir sorun varmış.
Bu sorun hem IPHONE 6,6S serisinde hem de IPHONE 5,5S serisinde var diyorlar. İnternetten araştırdığım kadarıyla da pek çözümü yokmuş. Hatta APPLE resmi web sitesinde bu konu ile alakalı bir açıklaması mevcut:
iOS aygıtlarını 0º ile 35ºC arası (32º ila 95ºF) ortam sıcaklıklarında kullanın. Düşük veya yüksek sıcaklık koşulları aygıtın sıcaklığı ayarlamak için davranışını değiştirmesine neden olabilir. iOS aygıtını çalışma aralığının dışındaki çok soğuk ortamlarda kullanmak pil ömrünü geçici olarak kısaltabilir ve aygıtın kapanmasına neden olabilir. Aygıtı yeniden daha yüksek ortam sıcaklıklarında kullandığınızda pil ömrü de normale döner.
Aygıtı, sıcaklığın -20º ile 45º C (-4º ila 113º F) arasında olduğu ortamlarda saklayın. Park edilmiş araçlardaki sıcaklıklar bu aralığı aşabileceğinden aygıtı aracınızda bırakmayın.
Çevresel Gereksinimler Şunlar:
Çalışma ortam sıcaklığı:
0° ila 35° C (32° ila 95° F)
Saklama sıcaklığı:
-20° ila 45° C (-4° ila 113° F)
Bağıl nem:
%5 ila %95 yoğuşmasız
Yukarıda şunu söylüyor: Benim cihazlarımı uygun çevresel ortamlarda şekilde kullanın, eğer tarif edilenin dışında kullanırsanız sıkıntı yaşayabilirsiniz. Sonuç olarak, eğer cihazınız soğuksa ısıtın diyor :D
Programsal veya donanımsal olarak bu sorunun bir çözümü yokmuş maalesef.
Terminal filmini bilmeyenimiz yoktur. Varsa da buraya tıklarsanız filmin detaylarına ve fragmanına ulaşabilirsiniz. Filmi uzun zaman önce izlemiştim. Fakat o zamanlar aklıma gelip de bu hikâye gerçek mi yoksa kurgu mu diye araştırmak aklıma gelmedi. Meğersem tamamen gerçek bir hikâyeden uyarlanmış. Filmdeki anlatılanlar da tamamen gerçekmiş. Gerçek hikâyesini okuyunca hadi be gerçekten mi, yok artık dediğim zamanlar oldu. Acayip hoşuma gitti ve adamla bildiğiniz gurur duydum. Helal olsun demekten başka söyleyecek birşey bulamıyorum. Buradan da şu sonucu çıkardım, gerçek hayattaki yaşanmış hikâyelerin sinemaya uyarlanması beni ciddi şekilde etkiliyormuş.
Hikâyeye gelecek olursak;
Hikayenin talihsiz kahramanın gerçek ismi Mehran Nasseri. 1942’de İran’da doğmuş. 1973 yılında Bradford Üniversitesi’den kabul almış ve 3 yıl boyunca İngiltere’de yaşadıktan ve okul bittikten sonra ülkesi İran’a geri dönmüş.
Ancak zaman geçtikçe Nasseri'nin İngiltere'de dönemin İran Şahı Rıza Pehlevi'nin aleyhinde gösterilerde bulunduğu tespit edilmiş ve ülkeden sınır dışı edilmiştir. 1981 yılında Belçika'dan mülteci olarak kabul edilen Nasseri burada yaşarken, rahat rahat uluslararası gezebilirken 1988 yılında Paris Charles de Gualle'den İngiltere Heathrow'a gitmek için uçağını beklerken içinde kimlik, mülteci belgeleri ve pasaportu bulunan çantası çalınmış. İngiltere'ye vardığından pasaportu olmadığından kontrolden geçememiş ve ilk uçakla Paris'e geri gönderilmiş. Ancak yanında ülkeye geçmek için hiçbir belgesi olmayan Nasseri, Fransız yetkililere kendini açıklayamamış. Fransa'da havaalanından çıkış izni verilmemiş olan Nasseri, mecburen kalabileceği tek yer Terminal 1’in gidiş salonuydu.
Bekleme salonunda yaşamaya başlayan Nasseri, bir yandan havaalanından çıkış için uğraşırken bir yandan da burada yaşamaya alışmaya çalışmaktadır. Sabahları kimse gelmeden tuvalette tıraş olup, yıkanan Nasseri havaalanı personelinin verdiği yemeklerle karnını doyuruyordu. Birkaç yıl burada böyle yaşayan Nasseri, 1922’de Fransa mahkemesi Nasseri'nin mülteci tutuklanamayacağını ancak kanuni bir giriş izni alamayacağına da karar verince, Belçika hükümetine vatandaşlık belgelerinin orjinali için başvuru yapan Nasseri, “daha önce mülteci olarak giren ve vatandaşlık alan birinin, kendi rızasıyla ülkeyi terk etmesinin ardından yardımcı olamayacağını ve şartlar uygun olsa bile adresi olmayan birine direkt havaalanına belge gönderilemeyeceği” cevabını aldı.
Zaman geçtikçe havaalanına iyice yerleşen Nasseri, Fransızların canını iyice sıkmaya başlamış ve 1999 yılında Fransa hükümeti tarafından oturma ile uluslararası dolaşım izni verilmesine neden olmuştu. Ancak Nasseri, oluşturulan bu belgelerin altında vatandaşlık kısmında İran yazıyor olmasından dolayı belgeleri imzalamamış, kendisinin memleketinin Charles de Gaulle olduğunu belirtmiştir. 2004 yılında Terminal filmiyle sinemaya uyarlanan hikayesiyle Nasseri'ye yaklaşık 300 bin $ telif hakkı verilmişti. Nasseri film için oldukça heyecanlanmıştı ve filmin posteriyle Terminalde dolaşarak reklamını bile yaptı.
Hikâyenin filmi 2004 Terminal gibi kabul edilse de, Nasseri'nin hikâyesi ilk kez 1993 yılında Fransızlar tarafından 'Lost in Transit' filmiyle ele alındı. Tüm dünyada tanınmaya başlayan ve popülaritesi artan Nasseri'ye Belçika hükümeti tarafından zeytin dalı uzatılıp 'yeniden ülkeye giriş ve mülteci olarak yaşayabileceğini bildirildi. Ancak zamanında oldukça aşağılanan ve adeta kendisiyle oyun oynanan Nasseri, bu teklifi reddederek sadece İngiltere'de özgürce yaşayabileceğini söyledi. İngiltere'den gelen bildiriler ve mektuplarda 'Sir, Alfred Mehran' olarak hitap edilen Nasseri, tüm havaalanında 'Sir Alfred' lakabını aldı.
2006 yılında rahatsızlanan ve hastaneye kaldırılan Mehran Karimi Nasseri, 2007 yılının Ocak ayına kadar hastane kalmış, iyileştikten sonra havaalanına yakın bir otele yerleştirildi. Daha sonra bir sığınma evine yerleştirilen Nasseri'nin havaalanında kaldığı köşe hala özel bir yer gibi hergün itinayla temizleniyor.
1988 yılından 2006 yılına kadar tam 18 sene Paris Charles de Gaulle havaalanında yaşayan ve eline birkaç kez dışarı çıkma imkanı gelmesine rağmen burayı terk etmeyen Nasseri'nin gerçek hikayesi budur.
Kaynak:https://www.papiroom.com/495155555752_terminal-filminin-gercek-hikayesi-tam-18-sene-mehran-karimi-nasseri